22 Aralık 2023 - Cuma
Değerli Velilerimiz
Daha önce yazdığım Türkiye'de Veli Sorunu başlıklı makaleden sonra “Peki hocam, konuyla ilgili tavsiyeleriniz ve çözüm önerileriniz nelerdir?” şeklinde geri dönüşler olunca bu makaleyi kaleme alarak konuyla ilgili düşüncelerimi aktarmaya çalıştım.
Yazar - Mustafa ALTINSOY
Okuma Süresi: 9 dk.
227 okunma
Mustafa ALTINSOY
-Daha önce yazdığım Türkiye'de Veli Sorunu başlıklı makaleden sonra “Peki hocam, konuyla ilgili tavsiyeleriniz ve çözüm önerileriniz nelerdir?” şeklinde geri dönüşler olunca bu makaleyi kaleme alarak konuyla ilgili düşüncelerimi aktarmaya çalıştım.
Makalemde öğrenci eğitiminden ziyade temelde velilerin yapması gereken bazı davranış biçimlerine ve genel ilkeler üzerine vurgu yapmak istiyorum. Bu makaleyi velilerimizin hem paylaşarak hem de zaman zaman dönüp okuyarak empati yapmalarını tavsiye ediyorum.
- Okullarda çocuklarımıza sadece zihnen ve bedenen eğitim verilmekte ancak duygusal ve ruhsal eğitim verilmemektedir. Gençler, ruhsal ve duygusal eğitimden uzak yetiştiği için iradelerini kontrol edememektedirler. Çocuk eğitimi üzerine uzun yazılar yazılıyor, güzel kitaplar çıkarılıyor. Bütün yazılanlara rağmen eğitim sistemimizde ruhlara dokunulmadığı ve kendi kavramlarımızla iletişim kuramadığımız için eğitimde çıktılar, yani çocuklarımız istediğimiz gibi yetişmiyor.
- Maalesef çocuklarımız ana babasına hizmetçilerim gözüyle bakıyor, onları para kaynağı olarak görüyor. Liseden sonra onlara karşı gelip “Siz bir şey bilmez köylülersiniz.” diyor. Üniversite sınavlarında ülke derecesi yapıyor, en iyi üniversitenin en iyi bölümünde okuyor, irade terbiyesi almadığı için kendine hâkim olamıyor. Uyuşturucu alışkanlığına veya diğer kötü huylara yakalanıyor ya da devlete düşman oluyor. İlkokula tertemiz giden çocuklarımız üniversiteden kirlenmiş olarak çıkıyor.
- Eğitim, ilk önce ailede başlar. Bir insanın işi, makamı, maddi imkânları, statüsü ne olursa olsun çocuğunun ilk ve en önemli öğretmeni odur. Çocuklar anne ve babalarını taklit ederek öğrenirler. Yedi yaşına kadar anne ve babanın her yaptığını iyi, her söylediğini doğru olarak kabul ederler. Bu yönüyle aile, çocuğun ilk okuludur. Sorumluluk almayı, beceri edinmeyi, yeteneklerini geliştirmeyi, sınırlarını, kendine güvenmeyi, sosyal davranışları, toplumsal kurallara uymayı, sorunlarını çözebilmeyi, saygıyı, empati yapmayı; genel bir ifadeyle olumlu veya olumsuz pek çok kişilik özelliklerini ilk öğretmenleri anne ve babadan öğrenirler.
- Öncelikle sizin çocuğunuz özel olduğu gibi herkesin çocuğu da özeldir. Dolayısıyla “Dünyada bir tane iyi çocuk vardır herkes de ona sahiptir.” anlayışının herkeste olduğunun bilinmesi gerekir. Hiç kimsenin sınırsız bağımsızlığa sahip olmadığını çocuklarımıza öğretmemiz gerekir. Sizin sınırlarınız olduğu gibi diğer insanların da sınırları vardır. Özgürlük adı altında sınırsız davranış alanı pompalanmaya çalışılarak sınırsız ve sorumsuz gençlerin yetişmesi anarşi ve karmaşayı da beraberinde getirecektir. Sınır konulmayan bir gençlik, freni patlamış araç gibi önüne geleni yıkar geçer.
- İlkokul, çocuğun öğrenim hayatındaki en önemli dönemdir. Hayatta en önemli şans ilkokulda iyi bir öğretmene rastlamaktır. İlkokulda (özel-resmi okul fark etmez) iyi bir sınıf öğretmeni bulmanız gerekiyor. Çocuğun ilkokul dönemi ve sınıf öğretmeni ne kadar iyi olursa okul ve hayat başarısı da o kadar iyi olur. Çocuk, öğretmenini severse dersini de sever. Öğretmenini model olarak alır. Öğretmenin dikkatini çekmek için dersine daha çok çalışır.
- Çocuklarımızı prensesler gibi biraz fazla konformist ve rahat yetiştiriyoruz. Onun için her sıkıştıklarında “Bu ülkede yaşanmaz, tası tarağı toplayıp yurt dışına gitmek lazım.” diyen, bu ülke için kafa yormak yerine, battığında gemiyi ilk terk edecek olan çıt kırıldım çocukların ileride hayata atıldıklarında zorluk çekeceğini bilmemiz gerekir. O nedenle başları her sıkıştığında yollarını açmak yerine bırakın, uzaktan takip ederek, sizin kontrol ve yönlendirmeniz ile yollarını kendileri açsın. Düştüğünde kalkmasını öğrensin. Yoksa ileride herkes tarafından ezilip iteklenip dışlanabilir.
- Öğretmenin; saygın, etkin, değerli görülmediği hiçbir öğretim yaklaşımı hedefine varamaz. Velilerin saygı göstermediği öğretmene öğrenci hiç saygı duymaz. Çocuğun yanında okulla, öğretmenle, öğrenme ile ilgili olumsuz konuşmalar yapılmamalıdır. Çocuk okulla ilgili şikâyette bulunursa konu araştırılmalı, okul idaresi ve öğretmenlerle görüşülmelidir.
- Veliler olarak işlerimizin yoğunluğu nedeniyle çocukların eğitiminde asli vazifelerimizi okullara devrettik, her şeyi öğretmene yüklüyoruz. Öğretmenler de aynı zamanda birer velidir. Çocuklarımızın görmek istemediğiniz yaramazlıklarını öğretmenlerimiz bizden daha iyi görebilmektedir. Öğretmene değer vererek, tecrübelerine saygı duymak gerekir. Öğretmenleri itibarsızlaştırmak, bir toplumun temeline dinamit koymaktan farksızdır. Bizim kültürümüzde öncelikle hürmet edilen kişiler anne, baba ve öğretmendir.
- Çocuğun arkadaşları doğru seçilmeli, akraba ilişkilerinden, sosyal ve kültürel etkinliklerden asla uzak tutulmamalıdır. Arkadaşlarını eve davet etmek istediğinde engel olmayın. Arkadaşının ailelerini tanıyıp kimlerle arkadaşlık yaptığını tespit etmeli, iyi aileler varsa tanışıp dostluk kurmalı. Çocuklar, arkadaşlarıyla ya da kardeşleriyle aralarında çatışma yaşayabilirler, bu çok normaldir. Böyle anlarda olaylara hemen müdahale etmek yerine birbirleriyle uzlaşmaları için zaman ve fırsat tanıyarak problem çözme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabilirsiniz. Eğer çözüm bulamazlarsa onları dinleyerek çözüm yollarını bulmaları konusunda yol göstermeye çalışabilirsiniz.
- Çocuğunuzun hangi alana yönelmek istediğini onunla konuşarak belirleyin. Çocuğunuzun yetenekli olduğunu düşündüğünüz alanlarda uzmanlaşmış ve başarı sağlamış insanların hayat hikâyelerini çocuğunuzla paylaşın. Her çocuğun kapasitesi, yetenekleri ve ilgi alanları farkıdır. Yapabileceklerinden fazlasını beklemeyin, Çocuklarımız yeteneğine, ilgi alanına, becerisine göre meslek seçmelidir. Onları bizim zamanında olmak istediğimiz mesleklere değil, onların kabiliyet ile tercih edecekleri bir mesleğe yönlendirerek bir ömür boyu sevmedikleri işi yapmak zorunda bırakmayalım.
- Çocuklara küçük yaştan itibaren değerlerimiz, tarihimiz, dilimiz ve kültürümüz anlayacağı yöntemle vermeli, öğretilmelidir. Çocuklara kendi kahramanlarımız sevdirilerek tarihî şahsiyetleri ve hizmetlerini çocuklara anlatmak ve onların kimlik ve kişiliğinden etkilenmelerine çalışmak gerekir. Çocuğun güzel ahlaklı, sağlam karakterli olarak yetişmesi için çocuğa öncelikle; sevgi, saygı, sabır, adalet, doğruluk, helal lokma, kul hakkı, ana baba hakkı, komşu hakkı, yardımlaşma, paylaşma, nezaket kuralları gibi değerlerimizin öğretilmesi ve yaşamının bir parçası haline getirilmesi sağlanmalıdır. Üzerinde yaşadığımız topraklarla ilgili hesaplar henüz bitmedi, bitmez de. Çocuklarımıza İstanbul’un, Kudüs’ün, Çanakkale ve İstiklal savaşlarının önemi anlatılmalı. 15 Temmuzların, Gazzelerin yaşanmaması için, arkamızdan gelecek neslin sağlam, kavi, bilinçli insanlar olması gerekiyor. Çocuklarımız için hiçbir şey kendi vatanına, milletine, değerlerine hizmet etmekten daha önemli olmamalıdır.
- Çocuk ailenin sadece refahına değil, hayatına da ortak olmalıdır. Yaz tatilleri öğrencilerin bilgi, yetenek ve becerilerinin geliştirildiği, sorumluluklarının arttığı, gerçek hayatı tanıma ve geleceğe hazırlanma dönemi olarak görülmelidir. Özellikle 12 yaşından sonra erkek çocuğun güvenilir birinin yanında, ilgisi olan bir alanda çıraklık yapması yararlı olur. Bu yolla para kazanmanın zorluğunu, mesaiye zamanında gitmeyi, işyerinin kurallarına uymayı, insanların kişiliğini tanımayı ve gerçek hayatla ilgili çok şeyler öğrenirler.
- Bütün eğitim ve hayat süreci sağlam karakter üzerine bina edilmelidir. Gençliğimizin içinde bulunduğu en büyük bunalımlardan biri, kimlik ve kişilik bunalımıdır. Anne ve babaların çocuklarından öncelikle beklentileri, okul ve sınav başarısı değil, güzel ahlaklı, sağlam karakterli iyi insanlar yetiştirmek olmalıdır. Sadece akademik ve başarı odaklı bir eğitim, tasarımı gereği çocuklara bencilliği öğretir. Çünkü böyle bir sistemde çocuklar için başarının tanımı, yanında oturan arkadaşının başarısızlığıyla eşdeğerdir.
- Evde herkesin uyacağı kuralları olmalı, ben yapamadım o yapsın, ben yiyemedim o yesin anlayışıyla çocukların her dediği yapılmamalı, her istediği alınmamalıdır. Aksi takdirde evde sizi kendisine hizmet ettiren krallar ve kraliçeler oluşmaya başlar. Bir insanın makamı, maddi imkânları, statüsü ne olursa olsun ebeveyn rolünde çocuklarına karşı sorumlulukları vardır. Haftanın bazı günlerinde akşam yemekleri evde beraber yenilerek o gün yaşananlar ve tecrübeler paylaşılarak herkesin katılımıyla aile saati uygulaması yapılmalıdır. Bu saatte televizyon, tablet, akıllı telefonlar, bilgisayar kapatılarak beraber kitap okuma etkinliği yapılmalı. Aile üyeleri iletişim halinde birbiriyle bilgiler paylaşılarak herkese kendini ifade etme imkânı verilmelidir.
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları