“SÖZ”E DAİR
Yeryüzünde içerisinde bu kadar zıtlık barındıran kaç şey vardır, bilmiyorum. Zannediyorum ki söz bu yüzden büyüdür. Onu ne yönde kullanıyorsak o yöndeki özelliğini açığa çıkarmış oluyoruz.

Hatice Başkapan
haticebaskapan@hotmail.com -Söz nedir, diye sorsam ne dersiniz? Kendime de sordum bu soruyu. İşin içinden çıkabildiğimi sanmıyorum ama satırlardaki çırpınışlarımı sizlerle paylaşmak istedim.
Söz… Merhem midir, zehir mi; yâr mıdır yüreğe, yara mı; güldürür mü, ağlatır mı; dert anlatmada kifayet sahibi mi söz, aciz mi; dosta mı kul eder, düşmana mı; sağaltır mı yarayı, çoğaltır mı; kaç okkadır ağırlığı, kaç kulaçtır uzunluğu, çıktığı yerle konduğu mekân aynı mıdır, ateş midir ki yakar, su mudur kalbe akar, onunla mı su serpilir yüreğe, onunla mı ateş düşer içlere; ip midir, boğazda düğümlenir; anahtar mıdır, çözer dilleri; vezir mi eder sahibini, rezil mi; saklanınca mı değerlenir, söylenince mi; yaşatmaya mı yakın, öldürmeye mi?..
Yeryüzünde içerisinde bu kadar zıtlık barındıran kaç şey vardır, bilmiyorum. Zannediyorum ki söz bu yüzden büyüdür. Onu ne yönde kullanıyorsak o yöndeki özelliğini açığa çıkarmış oluyoruz. O hâlde söz tutsak mıdır, tutsağımız mıdır? Biraz öyle galiba… Onu tutan da bırakan da biziz madem, söz bizim esirimiz, söz bizim eserimiz, söz bizim merhemimiz, söz bizim zehrimiz. İster isek sözden güller dereriz, istersek sözü hançer eyleriz… Bir bilsek ne büyük bir güce sahibiz.
Sözün söylendiğinde neler ettiğine şahidiz. Peki ya söylenmediğinde?.. Söylenmeyen sözün ne hükmü olur ki, demeyin. Bazen de söylenmediğinde yaradır söz, söylenmediğinde ağlatır, söylenmediğinde yakar, söylenmediğinde hasret artar da artar, söylenmediğinde bazen adalet terazisi yanlış tartar, söylenmediğinde yalnız kalır doğrular, söylenmediğinde çoğalmaz mutluluklar, söylenmediğinde eksilir alkışlar, söylenmediğinde susar dualar… Ve bazı sözler söylenmediğinde hüzünle dolar boşluklar… Bazı sözler söylenmediğinde pişmanlıklar bırakır arkasında, bazı sözler söylenmediğinde tebessüm çiçeklenmez simalarda, bazı sözler söylenmediğinde sevgi toplar da pılını pırtısını gider dağlar ardına… Yani anlayacağınız bazen de bazı sözler söylenmediğinde olur olmaması gereken ne varsa. Çünkü söz oldurmanın da durdurmanın da anahtarıdır.
İnsan sözüyle tartılandır değil mi? Güveni, özüne uygun sözle kazanmaz mı mesela? Sevgiyi, saygıyı, alkışı hatta makamı sözle kazanmaz mı insan? Kargışa bir sözle uğramaz mı, gönüllerde köşkler yapmaz mı bir sözle, bir sözle bu köşkleri yıkmaz mı?.. Özü sözü bir olanlar Kur’an-ı Kerim’de övüldüğüne göre söz, insana Hak katında elçilik yapmaz mı?..
Mademki söz ağulu aşı yağ ile bal ediyor, savaşları kesiyor, başları kestiriyor (Yunus Emre), madem kapılar açıp kapılar kapatıyor, öyleyse aşımızı bal etmeye, karamızı ak etmeye, yaramızı sağ etmeye bakalım. Sözümüzün sübutu olsun (Annem, tutarsız konuşanlar için “Sözünün sübutu yok!” der.). Sükût bazen altındır evet ama bence biz sözün de altın olanını söyleyebiliriz/söylemeliyiz.
Demem o ki sözün hüsrana yol açanını yutmalı, merhem olanını bulmalı insan. Zira insan, sözü kadar insan!..

