KENDİ ÖZ YURDUMDA BEN MİYİM GARİP?
Vatan kavramının gönülle harmanlanarak tanımlandığı ve anlamlandırıldığı yerlerin başında geliyor ülkemiz. Bu topraklar, “Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer” ifadelerinin muhatabı olanların, bir hilal uğruna batan güneşlerin emaneti olduğu için “va
Hatice Başkapan
haticebaskapan@hotmail.com -Vatan kavramının gönülle harmanlanarak tanımlandığı ve anlamlandırıldığı yerlerin başında geliyor ülkemiz. Bu topraklar, “Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer” ifadelerinin muhatabı olanların, bir hilal uğruna batan güneşlerin emaneti olduğu için “vatan” makamına yükselmiş durumda.
Böylesi bir coğrafyanın güzide köşelerinden Trabzon’da idim geçen hafta. Kıyıları Türk’e, tabelaları Türkçeye hasret bir yere dönüşmüş şehir! İçim acıdı… Belli ki basılan yerler toprak sanılmış, tanınmamış; altında yatan binlerce kefensiz umursanmamış; şehit oğlu olduğunu unutmuş herkes, atalar incitilmiş…
Karasında kendimize yer bulamadığımız Trabzon’umuzun denizine gidelim dedik. “Mavi Tur” adı verilen bir tur gemisiyle bir saatlik deniz yolculuğuna çıkmak için gişeden bilet aldık. İçeri geçtiğimizde geminin en güzel iki katının Araplar tarafından hıncahınç doldurulduğu için bize orada da yer kalmadığını üzülerek gördük. Demek her karışı için sayısız can verilen ülkemizde, bir Türk gemisi içinde, bize oturacak yer yoktu!
Çaresiz, geminin en alt katındaki burun kısmına gittik. Kendi gemimizde “gariban” kalışımızı daha sindirememişken Arapça müzikler çalınmaya başlandı. Şaşırdık! Acaba biz Araplara ait bir gemiye mi binmiştik yoksa Arabistan çöllerine deniz gelmişti de orada mıydık? Öyle ya Araplardan kendimize yer bulamayacağımız, bangır bangır Arapça müzik duyacağımız yer ancak Arabistan olabilirdi. Türkiye’de, olacak değildik ya! Sonuçta hiçbir ülke, vatandaşlarını hiçe sayarak turistlerine özel muamelede bulunmaz, onların müziklerini gümbürdeterek adeta “Buralar sizin!” mesajı vermez. Peki, bizde?.. Oktay Sinanoğlu’nun New York rüyasını bilirsiniz. O rüyanın tam tersi -kendi ülkemizde yabancılık hissi- yani kâbus hâli gündüzümüze çökmüş gibiydi.
Zihnimde Ali ağabeyin “Kendi öz yurdumda ben miyim garip/Beni bir köşeye atan utansın…” şiiri dönmeye başladı bir anda.
Arkadaşım ilgililerle konuşmaya gittiğinde “Kendi gemimizde neden Karadeniz müzikleri çalmıyorsunuz?” dediği için hakaret etmekle suçlandı. Araplardan daha çok para alındığı için onlara özel hizmette bulunulduğunu öğrendi. Demek konu ne olursa olsun parayı veren düdüğü çalabiliyordu!
Şimdi ben merak ediyorum ve tur sahiplerine, onlar gibi düşünenlere sormak istiyorum:
Bu adamlar daha fazla para verince senin her şeyini alabilir mi? Dilini, toprağını, namusunu, şerefini… Tüm bunları satmaya hazırsın yani?.. Yarın başkaları gelip para verecek olsa satacak mısın bayrağını, sıcak denizlerini?..
Senin için “vatan” düdük gibi bir şey mi, işkemben şerefinden daha mı değerli?..