22 Kasım 2024 - Cuma

EŞYANIN ŞAHİTLİĞİ

Sizin coğrafyanızda da kullanılıyor mu bu sözcük? Türk Dil Kurumu “Bir işte yardımcı olarak çalışan erkek; el ulağı” diye açıklıyor yamağı ama benim bahsettiğim yamak bu değil.

Yazar - Hatice Başkapan
Okuma Süresi: 3 dk.
237 okunma
Hatice Başkapan

Hatice Başkapan

haticebaskapan@hotmail.com -
Google News

 

Yamak… Sizin coğrafyanızda da kullanılıyor mu bu sözcük? Türk Dil Kurumu “Bir işte yardımcı olarak çalışan erkek; el ulağı” diye açıklıyor yamağı ama benim bahsettiğim yamak bu değil. Belki bundan yola çıkılarak yemek pişirenlerin yardımcısı olan, içerisinde genellikle soğan vb. kavrulan küçük alete de yamak denmiş bizde.

Dedemden bize kalan -bu bahsettiğim anlamdaki- yamak duruyor karşımda şimdi. Tandırda kullanılmaktan her yanı kararmış olan bu emektarı yıkadım, bakırın parlaklığı oturdu çehresine. Aslında tam anlamıyla islerinden arınamadı yahut arınmak istemedi. Arınsa yaşadıklarının izi silinecekti; bundan, hatıralarını tümüyle kaybetmekten korktu belki. Hayatın darbesini yemişler gibi yer yer ezilmiş yüzünde duran is kalıntıları kim bilir nice günün, kaç misafirin, kaç çaresizliğin izini taşıyor. Nelere şahit oldu elden ele, evden eve dolaşırken?..

Yamak beni önce, yüzünü hiç görmediğim, dizinde hiç dinlenemediğim dedeme; on üç çocuğun karnını doyurmak için her gün bir teneke undan ekmek pişiren nineme sonra sekiz yıl gurbet yolu gözleyen anama ve onun çırpınışlarına götürdü. Eşyalar yolculuklarımızın sessiz dostlarıydı galiba. Biz farkına varmadan bizim her şeyimizden bir parça sırtlanıyorlardı. Şikâyetsiz, yüksünmeden taşıyorlardı bu parçalarımızı. Biz gitsek bile bizi onlarla yaşatıyorlardı. Öyle olmasaydı, biri öldükten sonra sandalyeye asılı hırkasının duruşu kalbimize oturur muydu? Anlaşılan insan, eşyaya siniyordu…

Oturdum yamağın karşısına ve eşyanın şahitliğini düşündüm; öylece duran, bekleyen, cansız diye tanıklığını ıskaladığımız eşyanın… Bakanın göz izini, dokunanın sıcaklığını, seslerin rengini saklamıyor muydu eşyalar? Zamana, o zamanı soluyan insana, saksıdaki sardunyaya tanıklık etmiyor muydu?..

Ben dinledim, geçmişi dinledim, geçmemişi dinledim eşyalara bakınca; merhametli bir elin küplere uzanıp yanağıma dokunuşunu duyumsadım; kapağını açanlarla yıllarca gıcır gıcır konuşan dolabın eski yârenliklere özlemini kalbimde hissettim. Onların yetimliği çöktü omzuma. Artık içinde yağ, soğan olmayan yamağın kederini gördüm. Bir köşeye atılıp unutulan ne varsa her biri insandan bir parçaydı aslında. Onları unutmak, sahiplerini unutmaktı.

Ve ben bildim, eşyanın şahitliğini bildim. Eşyalar eksildikçe onlarda saklı hatıralarla parça parça eksildiğimizi bildim.

Hatice BAŞKAPAN

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.