YARINA BIRAKMA!
Geniş vakitlerin garantisi yok ki bu yüzden dolu dolu yaşanmalı dar zamanlar, pişmanlıklarıyla girmemeli tabuta insanlar!.. Ve insanlar pişmanlıklarıyla omuzlamamalı tabutları, mezar taşları dinlememeli yürekten taşanları…

Hatice Başkapan
haticebaskapan@hotmail.com -
Sevgileri yarınlara bıraktınız, diyor şair. Biz sevgileri yarınlara mı bıraktık yoksa tamamen mi bıraktık emin olamıyorum. Her şey ve herkes sanki her an elimizin altında, yanı başımızda olacak zannediyoruz yahut öyleymiş gibi hareket ediyoruz. Kalplerimizi nasıl da mühürlüyor ertelemek hastalığımız. Bugünlerimizi ziyan ederken “Yarın yaparım, yarın ararım, yarın söylerim, yarın giderim…”lerimiz, yarınlarımızı da -varsa tabii- ipotek ediyor.
Tabutlar, insan ölülerinden ziyade insan pişmanlıkları taşıyor gibi geliyor bana. Yaptıklarından pişman insanları, söylediklerinden pişman, öfkelerinden, vefasızlıklarından, ön yargılarından ama en çok, yapmayı düşünüp de bir türlü fırsat bulamamaktan(!), yapmamış olmaktan pişman insanları…
Ertelemeden yaşamalı bu yüzden, “henüz vakit varken”, henüz geç değilken… Açılacakken aranmalı telefonlar, kara kilit vurulmamışken çalınmalı kapılar, muhatabı duyabilecekken söylenmeli kalbi dolduran duygular… Geniş vakitlerin garantisi yok ki bu yüzden dolu dolu yaşanmalı dar zamanlar, pişmanlıklarıyla girmemeli tabuta insanlar!.. Ve insanlar pişmanlıklarıyla omuzlamamalı tabutları, mezar taşları dinlememeli yürekten taşanları…
Bugün fiziğin geri döndürülemez (tersinmez) denilen bir yasasını okudum. Bu yasa bize, kâinattaki olaylarının geri dönüşümlerinin olmadığını söylüyor. Zaman da böyle değil mi? Geçen zamanın kaçıncı saniyesine hatta salisesine dönebiliriz ki?.. Kâinattaki geri dönüşememe hâli, insan denilen küçük âlemin de çaresizliği değil mi? Bu kadar büyükken insanın aczi, zamanı bol keseden harcamak, her şeyi ertelemek, bize armağan edilen süreyi ıskalamak neyin nesi? Tabutlarımıza pişmanlıklarımızla girelim diye mi?..
Bugün ertelemelerimizin son günü olsun hadi! Bugün niyetlerimiz için hemen harekete geçmeye söz verelim mi? Bir söz şifa olacaksa bir kalbe onu hemen söylemeli, o hasta hemen şimdi ziyaret edilmeli, o af hemen dilenmeli, o çiçek tam da şimdi gönderilmeli, o tebessüm hemen aydınlatmalı çehremizi…
Madem insan insana cennetti, beklemeden inşa edelim sevdiklerimizin cennetini. Çünkü sevgiler “yüreğimiz dalındayken” söylenmeli ve söylenince kıymetli…