15 Mayıs 2023 - Pazartesi

Devlet idaresinde lider faktörü ve Tayyip Erdoğan

Fakat hatırımızda kalanlar dahi Tayyip Erdoğan’ın güçlü rehberliğini isbat sadedinde kâfidir.

Yazar - D. Mehmet Doğan
Okuma Süresi: 8 dk.
786 okunma
D. Mehmet Doğan

D. Mehmet Doğan

-
Google News

Devletlerin başına çok sayıda yönetici gelir geçer, içlerinden pek azı “lider” olarak temayüz eder. Kamus-ı Fransevî “leader”i, “reis” olarak çeviriyor. Reis, başkan kelimeleri olur olmaz yerlerde kullanıldığı için türkçesi “rehber, veya ingilizce lider’e benzetilerek uydurulan önder” hatta daha köklü bir adlandırma ile“başbuğ” olabilir.

Osmanlı padişahlarının ilk onu için de bu sıfatı kullanmak hata olmaz. Osman Bey’den Kanunî’ye önder karakterli kurucu ve yükseltici padişahlar gelip geçmiştir. Onların içinde Fatih gibi, Yavuz gibi daha hatırda kalanlar, yani büyük başbuğlar da vardır.

“Sonraki 10’dan, hatırda kalan kimdir?” dersek, belki 4. Murat hatırlanır. Üçüncü 10, 2. Mahmut’la başlıyor. Osmanlı tarihinde çok keskin dönüşümler bu padişah devrinde yapılmıştır. Batı teslimiyetinin zirveye yükselmesi onun devrinde başlar. Meşhur fes inkılabı, Yeniçeri ocağının tasfiyesi vb. hatırlanmalıdır. 2. Mahmud için “lider” denilebilir mi? Denilebilir, fakat ondan sonra gelenler, 2. Abdülhamid’e kadar böyle bir ünvanla anılamazlar.

            Osmanlının son büyük padişahı: Abdülhamid!

2. Abdülhamid Osmanlının son büyük padişahıdır. Liderliğinde büyüklüğü tartışılmaz. Bu büyüklük zamanında batıcı intelijensiya tarafından anlaşılamamış/anlaşılmak istenmemiştir. Ona yönelik husumetin şiddeti büyük liderliğinin şanından sayılmalıdır. Büyük ve mühim işler yapmıştır, İttihatçılar ve onların devamı Cumhuriyetçiler onun mirasını tepe tepe kullanırken, bir taraftan da velinimetlerine sövgü rekorları kırmışlardır. 

 

            Cumhuriyet’in lideri

Osmanlı tarihi sona ererken zuhur eden Mustafa Kemal Paşa da lider karakterli bir şahsiyettir. Onun tarihimizde 2. Mahmutvari bir rol oynadığı söylenebilir. Kökten batılılaşma konusunda bütün sınırları yıkmak istemiştir. Onun liderliği Osmanlının külliyen inkârından, tarihî millî varlığımızın, medeniyet mirasımızın reddine kadar gider. Köklü millet varlığımızı bir yana bırakıp kendi milletini/ulusunu yaratmak istemiştir.

O aynı zamanda kendi tarihini kendi yazan liderlerdendir. Bu yüzdendir ki, 100 yıl sonra da tembellikle malûl zihinleri işgal etmektedir. Ne 2. Mahmut ve ne de 2. Abdülhamid bunu yapabilmiştir.

            Menderes’ten Özal’a

Cumhuriyet devrinde lider karakterli şahsiyetler gelip geçmemiş midir?

 

Bazı isimler üzerinde durulabilir. Menderes, Demirel, Ecevit, Erbakan olağan yöneticiliğin ötesine geçen isimlerdir. Menderes liderliğini yapıcılıkta göstermiş olmakla beraber, siyasetin darboğazlarında takılmış, sonunda darbecilerin elinde oyuncak olmuştur. Demirel, Menderes kompleksi ile hayatını tamamlamış, Ecevit kitleler üzerindeki liderlik etkisini, devlet yönetiminde gösterememiştir. Ortada “şu Ecevit’in eseridir” denilebilecek bir şey yoktur. Erbakan hoca ise siyasî liderliğini devlet yönetiminde gösterme fırsatını yeterince bulamamıştır.

            Gerçek bir lider: Turgut Özal

Cumhuriyet devrinde “lider” olarak anılmaya lâyık diğer isim Turgut Özal’dır. Türkiye siyasetinin gerçek dönüşümünü gerçekleştiren o dur. Türkiye’nin sosyal, siyasi, iktisadî hamlelerinin başlangıcı onun zamanındadır. Eğer o olmasa idi, kıytırık cumhuriyetçi reflekslerle birçok hürriyetten mahrum kalmaya devam edecek ve dünyaya açılamayacaktık. Onun dönemi itibarıyla 10 yıl içinde kitlesini kaybetmesi liderliğinin en problemli yönüdür.

            Cumhuriyet tarihinin en büyük lideri

Türkiye Cumhuriyeti’nin yüz yıllık tarihi içinde lider karakteri ile temayüz eden en büyük şahsiyet Tayyip Erdoğan’dır. Böyle hükümler, şahısların sağlığında pek verilmez. Bunun iki sebebi vardır, dönemi yaşıyanlar bazı günlük meseleleri liderliğin önüne geçirebilirler. İkinci olarak da bazı değerlendirmelerin hesaba-kitaba, menfaate bağlanması kuşkusu vardır.

Elbette olumsuz bulduğumuz icraatlar, yanlış gördüğümüz uygulamalar yok değildir. Bunları bugüne kadar en fazla eleştiren kalemlerden biriyiz. (Elektronik ortamda bu yazılarımıza ulaşmak mümkündür. Sadece sonuncusunun bağlantısını vermekle yetineceğiz: https://www.maarifinsesi.com/egitimde-basarisiz-olmaya-devam-edecegiz/ Bilhassa maddî gelişmenin manevî gelişme ile paralel götürülememesi, maarif ve kültürde esaslı bir hamle yapılamaması en mühim meseledir, liderin gelecekteki imajını belirleyecek olan budur.

Bugün Mustafa Kemal hâlâ zikri geçen biri ise, bunda kendi tarihini yazması/yazdırması ve takipçilerinin onun kültünü yükseltmesinin rolü büyüktür. Tayyip Erdoğan, değil kendi tarihini yazmak-yazdırmak, Cumhuriyet tarih yazıcılığının en problemli bölümü olan “inkılâp tarihi”nin öğretimini dahi tahdit edememiştir. Türkiye’de sonu gelmez liderlik imajı bu uydurma tarih tarafından sürdürülmekte, kitlelerden araştırma-inceleme beklenmeyeceğinden, bu imaj kültçülük boyutuyla devam etmektedir.

Bazı işler vardır ki, sıradan devlet-hükümet başkanları değil liderler, rehberler, başbuğlar yapabilir.

21 yılık yönetimin bütün büyük işleri baştan sona liderlik eseridir. Eğer liderliğin rolünü dikkate almazsanız, bu devrin büyük eserlerini izah etmek mümkün olmaz.

            Ayasofya’yı açmak: Sevr’e ve Lozan’a meydan okumak!

Tayyip Erdoğan’ın kararlı rehberliği olmasa idi Ayasofya açılabilir miydi?

İstanbul fethinin sembolü Ayasofya’nın camilikten çıkarılmasının gerçek sebebi bilinirse, onu camiye çevirmenin ancak güçlü bir hükümranlık iddiası ile mümkün olabileceği de anlaşılabilir. Sevr’in ön görüşmelerinde Ayasofya konusu İngiliz Hariciye Nazırı Lord Curzon ile Fransız mevkidaşı Berthelot arasında görüşülmüş ve 12.12.1919’da Ayasofya için “eğer tefrik edici bir muamele gerekliyse…bütün mezhep ve itikatların eşit çıkarlara sahip bulunduğu tarihî bir anıt olarak muamele edilebilir ama hiçbir inanç tarafından ibadet amacıyla kullanılamaz” kararı alınmıştır. (bkz. Paul C. Helmerich: Sevr Entrikaları, sf. 152)

Ayasofya’nın cami olarak açılmasına dışarıdan yapılan itirazların Sevr-Lozan çizgisinde sürdürüldüğünü görmemek imkânsızdır. İçeriden yükselen itirazlar da bu muhtevadadır. “Aman ha! Yapamazsın! Çünkü Sevr-Lozan zincirini kıramazsın!”

Sevr-Lozan hattı Ayasofya gerçek kimliğine kavuşturularak, büyük anlamı olan sembolik bir hamle yapılarak hükümsüzleştirilmiştir!

            Büyük işler, büyük liderlerin eseridir!

İstanbul’un 3. köprüsü, Marmaray, Avrasya geçişi, artık yetersiz kalmış olan Yeşilköy havaalanı yerine İstanbul Hava Limanı’nın inşası, Osmangazi köprüsü, Çanakkale köprüsü, İstanbul’dan Sivas’a, Konya’ya, Karamana hızlı tiren, Nükleer enerji santrali, denizlerde gerçek anlamda gaz araştırması ve büyük rezerv keşfi, petrol araştırmalarının sonuca ulaşacak şekle sokulması, Karadeniz-Kuzey Anadolu bağlantısını sağlayan tünel ve yollar, çift yolların bütün ülke sathına yayılması, büyük sağlık devrimi, bilhassa Şehir hastahaneleri, savunma sanayiindeki büyük hamleler, yerli otomobil, TOKİ’nin güçlü bir inşaa kurumu haline getirilmesi, sosyal devletin gerçek anlamda uygulanmaya başlanması…

Dünya siyasetinde Türkiye’nin varlık göstermesini başlıbaşına ele almak gerekir. Türkiye’nin sınırdışı askeri operasyonları başarıyla yürütmesi dahi Cumhuriyet tarihinin yeni bir safhasına işaret etmektedir.

27 Nisan muhtırasından başlıyarak, her türlü darbe ve müdahaleye karşı gerekli tepkiyi vermesi, vesayetçi yapıları tasfiyesi, bütün krizlerin üstüne yükselebilmesi, kararlı liderlik örnekleri olarak hatırlanmalıdır.

Söz uzatılabilir. Unuttuğumuz veya yeterince büyük olmadığı için zikretmeye gerek görmediğimiz mevzular açılabilir. Fakat hatırımızda kalanlar dahi Tayyip Erdoğan’ın güçlü rehberliğini isbat sadedinde kâfidir.

*

İmdi…Bazıları bizim bu yazdıklarımızı, mevcut iktidardan nemalanmamıza, makam, mevki sahibi olmamıza bağlamak isteyebilir. Hayatımız boyunca devlet memurluğu yapmadık, makam-mevki sahibi olmaktan imtina ettik, hemen “seni RTÜK üyesi yapmadılar mı?” diyen çıkabilir, bizim üyeliğimiz Refahyol hükümeti dönemindedir. Tayyip Bey zamanında görevimiz sona ermiştir. Hayatımızı sigorta emeklisi olarak idame ettiriyoruz. Tayyip Bey’le İstanbul il başkanlığı sırasında Türkiye Yazarlar Birliği dolayısıyla temaslarımızda onun yüksek liderlik vasıflarını anlamamız mümkün olmuştur. Fakat devleti yönetmeye başladığından itibaren 21 yıl içinde bazı vesilelerle görüşmelerimizin sayısı 3’ü-4’ü geçmez. Bu görüşmelerde şahsî bir talebimizi olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır. Yaşımızı başımızı bilenler, bunun neden böyle olduğunu da bilirler.

Bugün yazılmayan tarih, yarın delilsizlikten yazılamayabilir. Bu yazı, yarın verilmesi gereken hükümleri bugünden ortaya koymaktan başka hiçbir maksatla kaleme alınmamıştır.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.