D. Mehmet Doğan Şehir Kütüphanesi’nde, Doğan'ı anlattılar

Abdülbasır Kımışoğlu’nun yönettiği söyleşide; TYB Erzurum Şubesi eski Başkanı M. Hanifi İspirli, TYB Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Erdemir, Kayseri Şube Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Taş, İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, Giresun Şube Yönetim

Kültür Yayın: 17 Ekim 2024 - Perşembe - Güncelleme: 17.10.2024 13:43:00
Editör - erzurummedya
Okuma Süresi: 15 dk.
247 okunma
Google News
Erzurum’da “Hatıralarda D. Mehmet Doğan’a Vefa” söyleşisi D. Mehmet Doğan Şehir Kütüphanesi’nde yapıldı.

Abdülbasır Kımışoğlu’nun yönettiği söyleşide; TYB Erzurum Şubesi eski Başkanı M. Hanifi İspirli, TYB Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Erdemir, Kayseri Şube Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Taş, İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, Giresun Şube Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Güçtaş ve Erzincan Şube Başkanı Halil İbrahim Özdemir konuştu.

TYB Erzurum Şubesi’nin kuruluşunun 20. yılı ve D. Mehmet Doğan’ın Hakk'a yürüyüşü  dolayısıyla düzenlenen  ve duygulu anların yaşandığı programda Doğan’ın hayatı, eserleri, düşünce dünyası, kültür, sanat ve edebiyata olan katkıları konuşuldu.

ahmet-tas.jpgAhmet Taş: Ben D Mehmet Doğan'ı 1980'li yılların başında Osmaniye İmam Hatip Lisesi'nde öğretmen iken gıyaben tanıdım. Şükrü Ünal adında bir meslek dersleri öğretmeni arkadaş Birlik Yayınlarının D Mehmet Doğan'ın hazırladığı büyük Türkçe Sözlük adlı kitabını getirtip dağıtıyordu. Ben de okuyan bir insan olduğum için bir tane aldım ve çok da yararlandım. Daha sonra 2000'li yılların başında Kayseri Yazarlar Birliğini ziyarette ben de davet edildim ve onunla ilk defa yüz yüze görüşme ve tanışma imkanı buldum ve çok da memnun oldum. Sonraki yıllarda İlim Hikmet Vakfı başkanı olduğum yıllarda bir defa Mehmet Akif Ersoy'u anma programına davet ettik. Gayet mütevazi bir üslupla kabul etti. Kayseri'de onu ağırladık, Akif hakkında güzel bir konuşma yaptı.

Benim tanıdığım şeref başkanımız D Mehmet Doğan kibirden uzak nezaketli, derviş edalı bir Müslüman ve ümmet hizmetkarı idi. Sonraki yıllarda Konya Sivil Toplum Kurumlarının her yıl düzenlediği Ufuk Turu buluşmalarında görüşme imkanımız oldu. Kurucu ve şeref başkanımız D Mehmet Doğan'la daha yakın irtibatımız 2015'li yıllardan sonra Yazarlar Birliği Kayseri Şubesinin sıkıntılı günlerinde oldu. Bazı olumsuzluklar sebebiyle Kayseri Şubesi yönetimine talip olmak istiyorduk. İstişare için Mehmet Doğan başkanı aradığımda Kayseri Şubesinin başarılı olamadığını ve kapatacaklarını söyledi. Nitekim kısa süre sonra şube, genel merkez tarafından feshedildi.

Birkaç ay sonra da Mehmet Doğan başkanı aradım, halini hatırını sormanın ardından şubeyi yeniden açmak istediğimizi söyleyince gelin görüşelim dedi. Bir ekiple Ankara'ya gittik, birlikte yaptığımız istişarelerden sonra bana şube açılırsa Kayseri Gönüllü Kuruluşları destek verecek mi diye sordu, ben de elbette deyince o zaman hayırlı olsun diyerek Yazarlar Birliği Kayseri Şubesinin yeniden hayat bulmasının müjdesini verdi. Derviş edalı hali ile bizlerin gönlünde yer eden sakin, mütevazi ve çalışkanlığı ile topluma örnek olan ve bir ömür boyu dil, edebiyat, kültür için çalışan güzel insan D Mehmet Doğan. Cenazesinde de edebiyat, siyaset, bürokrasi ve sevenlerini bir araya getirerek örnek insan olduğunu bir defa daha gösterdi. Tacettin Dergahındaki ebedi istirahatgâhına defnedilen şeref başkanımızın ruhu şad makamı âli olsun

erdemir.jpgMahmut Erdemir: “D. Mehmet Doğan yazar, şair, mütefekkir olduğu kadar insancıl, merhametli, duyalı ve vefalı biriydi. Son 10 yılında her gün gördüğüm, tecrübesinden ve deneyimlerinden faydalandığım biriydi. İnsanları tanımak için birlikte yolculuk yapmak gerçekten önemli. Bu anlamda; bu 10 yıl içinde uçakla, trenle, otobüsle, minibüsle ülkemizin dört bir yanına yaptığımız uzun yolculuklar oldu. Farklı şehirlerde, farklı etkinliklerde birlikte olduk. Hep şuna şahit oldum; Yazdığı gibi yaşadı, yaşadığı gibi yazdı. O sakin, tane tane konuşmaları ise insanın ruhunu beslerdi. Adeta ayaklı kütüphaneydi;  Dinlerken aldığım isim ve olaylara dair notlardan daha sonra araştırma yapar, tarihe, edebiyata ve ünlü kişilerin hayatıyla ilgili yeni bilgiler öğrenirdim. Makama, mevkiye, maddiyata hiç önem vermedi. Muhteşem ve muazzam zekasını her zaman kültürden, sanattan, edebiyattan ve dilden yana kullandı. Vatanın, milletin yararına olmayan kendi deyimiyle  “boş-beleş” işlerden hep uzak durdu.”

biyikli-002.jpgMahmut Bıyıklı: Engin bilgisi, kuşatıcı ve kucaklayıcı yaklaşımı, alçakgönüllülüğüyle tanıştığı herkeste derin bir saygı uyandırmıştır. Kurucu bir iradeye sahip olan Mehmet Doğan, tanıdıkça sevilen, sevildikçe daha da yakınlaşılan bir isimdi. Samimiyetle yanına gelenlerin onun yanında hayal kırıklığına uğraması mümkün değildi. İzinden yürüdüğü Mehmet Akif ve Nurettin Topçu'nun abideleşmiş karakterini benimsemiş; bu büyük ahlak timsallerinin sadece fikirlerini değil, ahlakını da kuşanmıştı.

Mehmet Doğan kültürümüzün yükünü taşımakla kalmamış, aynı zamanda kültür adamlarımızı da daima koruyup gözetmiştir. Her telefon açtığında, mutlaka hasta olduğunu duyduğu yazarları ziyaret etmemizi, vefat edenlerin cenaze törenine katılmamızı, ihtiyaç olması durumunda bütün defin işlemleriyle ilgilenmemizi salık verirdi. İstanbul’da vefat eden tanıdık bir yazarı haber verdiğimde çok üzülür, o kişinin görünen ya da görünmeyen hizmetlerini anlatır, güzel yanlarından bahsederdi. Tanıdıkları için hüsn-ü şehadette bulunurdu.

Orhan Okay’ın vefat haberini ilettiğimde sesi titremiş ve Hoca’nın edebiyatımız açısından büyük kayıp olduğunu söylemişti. O günkü hava şartlarının olumsuzluğuna rağmen, Ankara’dan gelerek cenazeye katılmış, sevip saydığı hocaya karşı son vazifesini yerine getirmişti. Gençlik yıllarında nasıldı bilmiyorum ama ahir ömründe bir dostuyla ilgili üzücü bir haber aldığında, hemen gözleri doluyordu. Teoman Duralı Hoca’nın vefatını haber verdiğimde, rahmet dileğinden sonra kısa bir sessizlik yaşamış, ardından “Mahmutçuğum, bu sıralar hep 47’liler göçünü topluyor,” demişti. Onun da 47’li olduğunu bildiğim için, “Abi, Allah sizi başımızdan eksik etmesin,” deyince “Dua et, daha yapacak çok iş var,” diye karşılık vermişti.

Türk milletine kaybettiği hazineleri hatırlatan bir münevver olan Mehmet Doğan, her zaman uyarıcılık vazifesini hakkıyla yerine getirdi.

O, şairin, “İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal, hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de mal” dediği gibi yaşadı. Ne bir siyasi hedef ne bürokratik bir kariyer ne de maddi bir planlama yapmadı. Adanmışlık ruhuyla, gece gündüz demeden koşturdu. Mehmet Doğan’ın derdi, kazanmaktan ziyade kazandırmak oldu. Ülkenin hak ettiği yerlere gelmesi, memleket evlatlarının değerlerimizle barışık bir ömür sürmeleri ve kutlu bir istikbal rüyası görmeleri için çalışıp çabaladı.İsyan ahlakçısı Nurettin Topçu’nun izinde, yaşama zevkini bir kenara bırakıp, yaşatma aşkına gönül verdi. Dünyalık biriktirmek yerine dost biriktirmeyi, kariyer planı yapmak yerine kader planında omuzlarına yüklenen sorumluluk çerçevesinde yaşamayı tercih etti.

Ömrünü milletine vakfeden Doğan’ın, “Millî Kültür” davamız için verdiği mücadele başlı başına bir kahramanlık hikâyesidir. Sezai Karakoç, Sütun kitabındaki “Kahraman susuzluğu” başlıklı muhteşem yazısında şöyle der: “Savaş zamanında kahraman yetiştirmek yetmiyor, bir ülkenin güven içinde yaşayıp gitmesi için sulh zamanında da daha doğrusu, savaşsız zamanlarda da kahraman yetiştirmesi gerekir. Yalnız savaşçılık alanında değil, her alanda kahraman yetiştirmek gerekir.’’

Mehmet Doğan, bu manada sulh zamanlarında yürütülen kültür savaşımızın kahramanlarındandır.

ismail-guctas.pngİsmail Güçtaş: Günümüzün büyük şairi Nurullah Genç bir konuşmasında Mehmet DOĞAN ağabeyimiz için “Mehmet Doğan, başkalarının rüzgârını asla beklemeyen, kendi rüzgârını kendi oluşturan bir adamdı.” diyor. Kendisiyle 5 yıl kadar önce  Ankara TYB Genel Merkezinde tanıştığımız, akabinde de 2 kere Giresun’umuzu ziyaretlerinde ev sahipliği etmeye çalıştığımız üstadımız Nurullah Genç’in ifade ettiği gibi kendi rüzgarını oluşturmuş ancak o rüzgarın etki alanına pek çok  kalem erbabını toplayarak büyük işler başarmıştır. Onun daha yirmili yaşlarda “Batılılaşma İhaneti eseriyle ortaya koyduğu farklı duruşu devam eden yıllarda onlarca eserle zenginleşerek kültür dünyamızda büyük bir boşluğu doldurmuştur. Cemil Meriç’in “Kamus namustur.” özdeyişini “Dil namustur.” anlayışıyla içselleştirerek başladığı “BÜYÜK TÜRKÇE SÖZLÜK” adlı eseri dilimiz var oldukça Mehmet Doğan adını sonsuzluğa taşıyacaktır. Türkçemiz onun gayretleri sayesinde içine düştüğü sığlıktan kurtulmuş, kelimeler adeta üzerlerindeki ölü toprağını silkeleyerek yeniden büyük bir medeniyetin mensubu olduklarını hatırlamıştır.

halil-ibrahim.jpgHalil İbrahim Özdemir: “Türkiye Yazarlar Birliğinin  Kuruluş yıllarında TYB’nin üyesi olarak ekibe katıldım. Merhum dostum Rıfkı Kaymaz’ın tavassutu ile yeni kurulmuş o zamanki adıyla ‘Yazarlar Birliği’ne giderek üye olmuştum. İlk defa orada yüz yüze görüşmüştük. Şehirlerimizin ayrı olması sebebiyle  uzun zamanlar D. Mehmet Doğan ile görüşmedik. Çünkü o Ankara’daydı ben ise Erzincan’daydım.    Gerek TYB Genel Başkanı, Gerek RTÜK üyeliği, gazetelerdeki yazarlığı sırasında yıllarca uzaktan uzağa izledim. Yazılarını okudum. Ama onun beni görmesi elbette ki mümkün değildi.     Bir programı vesilesi ile  Erzincan’a gelmiş ve  Erzincan’ın doğa harikası Ekşisu’da karşılaşmıştık.  Ben onu gazetelerdeki yazılarından televizyonlardaki haberlerden oturumlardan  tanıyordum. O ise yıllarca beni görmediği halde ilk görüşünde bana adımla hitap etmesi beni şaşırtmıştı. Hayatında bir defa gördüğü birisini yıllar sonra hatırlayıp ismi hitap etmesi benim için şaşırtıcı olmuştu Keskin bir zekaya sahip olan D. Mehmet Doğan’ın bende bıraktığı intiba bu idi. Sonraki yıllarda  Ankara’ya  her gidişimde  Türkiye Yazarlar Birliğin ‘Sümer Birinci sokak’ adresindeki  Genel Merkezine hep uğradım.  Kendisi ile görüşüp dertleştim.  Yıllar sonra Yönetim Kurulunun aldığı karar ile  Türkiye Yazarlar Birliği  Erzincan il temsilciliğiine  getirildim. Birlikte  şiir şölenleri gerçekliştirdik. Çalışmalarımızdan memnun olmalı ki, bu defa beni Yazarlar Birliği Erzincan  Şubesini kurmam için ikna etmeye çalıştı. İşlerimin yoğunluğu nedeniyle uzun süre  Erzincan Şubesini kuramadım.  Türkiye Yazarlar Birliği’nin kamu yararına çalışan kültür ve edebiyat derneği olması nedeniyle Erzincan’dan pek çok kişi Ankara’ya gitmiş, şubeyi kurmaya talip olmuşlardı.  Bu talepler ister istemez bana da yansıyordu.  Şube kurmak için gidenlere “Orada bizim temsilcimiz  var. İl temsilcimize gidin birlikte çalışmaya başlayın şubeyi kurun diye tavsiyelerde bulunmuştu. Şubenin kuruluşunun gerçekleşeceği sırada bir kişi daha şubeyi kurma isteğini iletmişti. Onu da aynı şekilde bana yönlendirmişlerdi. Fakat o arkadaşımız da bana gelmedi.  Bu defa da bana filanca arkadaşı da kuracağın şubenin yönetimine alırsan iyi olur demişti. Ben de o arkadaşa giderek  şubeyi birlikte kurme teklifimi iletti.  Oradan da olumlu cevap alamıyınca şubeyi ve organlarını kendi seçtiğim isimlerden oluşturdum. 2018 yılından beri çalışmalarımızı sürdürüyoruz. D. Mehmet Doğan ile birlikte gerek ulusal, gerekse uluslararası pek çok etkinliğe katıldık. Dostluğumuz daha da ilerledi.  “Ankara’dan Ardahan’a Kültür Kervanı” projesi kapsamında Erzincan’a gelmişti. Program sırasında rahatsızlanmış ve programı takip edememişti.  Proje sonrasında da  Ankara’da rahatsızlamış ve  hastaneye kaldırılmıştı.   Dostlarım vasıtasıyla  arayıp haber aldım.  Her gün iyileşme umuduyla dualar gönderdim.”

hanifi.jpgM. Hanifi İspirli: Mehmet Doğan, ya da Mehmet Ağabey… Ne kadar yaşanmışlık varsa hepsi geride kaldı… Müdafaa Caddesi’nde O’nunla ilk görüştüğüm 1990 yılında başlayan uzun bir zaman dilimi. Biz kullar için öyle elbette. İnsan için çok uzun bir zaman tam 34 yıl.

Sözlük okuduğum yıllardı. O yüzden her zaman derim; ben Mehmet Doğan’ı (doğru ya da yalan) söyleyenler gibi “Batılılaşma İhaneti” ile değil sözlüğü ile tanıdım. Hatta hiç haberim bile yoktu o kitabından. İlk tanıştığımızda Mehmet Ağabey 43 ben 23 yaşındaydım. Mahalli gazetelerde yazılar yazmış, şiirleri Mavera’da yayımlanmış toy bir öğretmen.

Öğretmen olarak gittiğim Afyon’un Sandıklı ilçesinden sık sık Ankara’ya geçiyorum. Ankara’yı fazla bilmediğim için sora sora Yazarlar Birliği’ni buldum. Şimdi Ankara Şubesi tarafından kullanılan daireden içeri girdiğimde 34 yıl boyunca çehresinde hep göreceğim, kendinden emin ve sevecen tavrı ile Mehmet Doğan, Türkçenin Sözlüğü karşımda oturuyordu. Daha ilk sohbette Erzurum ve Erzurumlulara olan ilgisi dikkatimi çekmişti. İsimler sordu, bazılarını tanıyordum, bazılarını hiç duymamıştım.  Artık Ankara’da müdavimi olduğum bir adres ve kendisini dinlemekten keyf aldığım bir güzel insan vardı. Hikâye gibi ama biraz da öyle değil mi? Uzun bir yoldaşlığımız oldu. Duruş, kararlılık, yönetim becerisi gibi birçok şey bir yana dostluk ve ağabeylik gördüm Mehmet Doğan’dan… Rahmet diliyorum…

1-(38).jpg

 

 
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.