|
|||
Hayatın içinden nağmeler | |||
Dost meclisleri baki dostlukların perçinlendiği, bitmeyen arkadaşlıkların sohbet keyfinin doruk noktasına ulaştığı, eski günlerin yâd edildiği, yüzlerdeki tebessümlerin gönülleri okşadığı toplanma eylemleridir.
En kritik zamanlarda bile destek olan, karşılaştığımız zorlukları, acıları birbiriyle paylaşan ve her şeyden önemlisi, birbirine güvenen ve güven veren insanların buluştuğu mekânlardır dost meclisleri.
Dostlukta erdemi, hoşgörüyü, her şartta insanı kuşatan ve kucaklayan bambaşka bir sıcaklığı bulanların birlikteliğidir dost meclisleri.
Acıları ve sevinçleriyle bize sunulmuş bu hayatı, dostlarıyla anlamlandıranların, pekiştirenlerin zaman zaman bir araya geldiği meclislerdir dost meclisleri.
Bu meclislerin olmazsa olması ise memleketin kurtarılmasıdır.
Bizim meclisimizde konular bir biri ardına sıralandığı için bir türlü memleketi kurtaramıyorduk.
Almanya’da imamlık yapan bir kardeşimizin isyanı herkesin dikkatini kendisinde toplamıştı. “Avrupa İslamlaşırken İngilizler İslam’ı çirkin göstermek ve İslam’a teveccühün artışını durdurmak için Vehhabileri destekliyor. Türkiye’de de Vehhabi anlayıştaki hücrelerin oluşturulmasına çalışılıyor.
Özellikle İngilizlerin kurduğu tezgâh ile Suudi Arabistan’ın finansörlüğünde Türkiye dâhil Avrupa’da birçok ülkede kurulan vakıf ve dernek çatısı altında, Avrupa’da daha çok imamlar ile bu akıma adam kazandırmak için çalışmaktadırlar.
Türkiye’de hedef daha çok gençler. Özellikle maddi durumu iyi olmayan, işsiz güçsüz gençler. Avrupa’da ise hedef kitle özellikle yeni Müslüman olanlardır” diye özetliyordu meseleyi.
Vehhabilik bahsinde Bediüzzaman Hazretleri, Vehhabiliği dini büyükleri tanımama ve büyüklüklerini inkâr etme şeklinde tarif etmiştir.
Bedizzaman’ın tabiriyle, “Vehhabilerde, ehl-i velâyete karşı bir inkâr, bir tezyif damarı yerleşmiştir.” Vehhabiliğin en meşhur özellikleri, dört mezhebe tabi olmayı reddetme ve evliyaların büyüklüğünü inkâr etmektir. Meselenin özü kısaca budur.
Bu oluşumu meydana getiren zihniyetin tohumları son 20/25 yılda Suudi Arabistan’ın Türkiye’de kurdurduğu ve finanse ettiği vakıflar, İngiltere dâhil Avrupa’ya “tebliğci” sıfatıyla gönderdiği imamlar vesilesiyle atılmaya çalışılmıştır.
Siyasi ve dünyevi menfaat ve saiklerle ortaya çıkan Kur’an-ı Kerimdeki muhkem ve bilhassa müteşabih ayet-i kerimeleri kendi akıllarına göre tefsir yoluna gidip böylece felsefe yaparak ve bu ayetleri, iddiaları istikametinde tevil ederek kendilerine Kur’an-ı kerimden deliller bulduklarını ileri süren “Lawrence’ın çocukları”dır bunlar.
Resulullah’ın hadislerini hiçe sayarak Kur’an-ı Kerimi kendi fikirlerine göre yorumladılar. Ashabı kiramın bile dinde salahiyetli olmadığını ileri sürerek mezhep veya mezhep imamına bağlanmayı, dini anlamamak ve küfre sapmak gibi değerlendirip herkesin kendi mezhebini, kendi dinini Kur’an’a bakarak yaşayabileceğini zırvalayanlardır Vehhabiler.
Başka bir arkadaş Arabistan üzerinden Arap Birliğinin Afrin için Türkiye’yi kınama kararını ortaya atınca sinirler bir anda gerildi.
Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil el Arabi, Türkiye’nin Kuzey Irak’ta PKK’ya yönelik gerçekleştirdiği hava operasyonlarını kınamış.
İşe bakar mısınız; Afganistan’da, Irak’ta on küsur yıldır milyonlarca cana kıyan ABD’ye, Haçlı-Siyonist ortaklıklarına sesini çıkaramayan Arap dünyası Türklerin Suriye’ye felah getirme gayretine sesini çıkarıyor.
Haçlı zulmüne, namuslarını kirleten emperyalist düzene susan Araplar Türkiye’den saygı bekliyormuş. Topraklarını işgal eden, zenginliklerini yağmalayan vahşi Batıya boyun büken Araplar uyanmış. Komedi gibi bir anlayış değil mi?
Bir arkadaş ortamın yumuşaması için Başbakan Yıldırım’ın geçtiğimiz günlerde TRT Haber ekranlarında yayımlanan Hollandalı gezgin Wilco Van Herpen’ın sunduğu Gönül Dağı programına konuk olduğu yapımın çok güzel olduğunu söylerken, başka bir arkadaşımız da isyan bayrağını peşi sıra açıyordu.
Bu memlekette program yapacak adam kalmamış ta elin gâvuru benim başbakanımı resmi TV kanalında konuk ediyor. Benim gençlerim boş gezerken, iş bulmak için çaba sarf ederken kimdir bu Van Herpen diye konuya başka bir pencereden bakıyordu.
Bir başka arkadaşımız Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut’un da bu konuda isyankâr olduğunu belirtip, “Türkiye’de yemek programı yapan yabancılar ajanlık yapıyor” iddiasını dile getirdi. Yiğit Bulut “Yabancıların yemek programları sayesinde Anadolu’yu gezerek ajanlık faaliyetleriyle veri tabanı oluşturuyor” iddiasıyla “kimse abarttığımı ya da komplo teorisi uydurduğumu düşünmesin” demiş.
Doğru değil mi? Anadolu lezzetlerini en ince ayrıntılarıyla kayda geçen bu tipleri kimler niye istihdam eder, niye kapılarımıza salarlar anlamış değiliz. En ücra köşelerimizdeki tarihi dokuları bunlara niye öğretir, gösterirler şaşarım.
Avrupalı bizlere kapılarını sonuna kadar kaparken bizler niye bu kadar cömert davranıyoruz diye düşünmemiz gerekiyor.
|
|||
Etiketler: Hayatın, içinden, nağmeler, |
|