|
|||
![]() |
Yazmak Nasıl Bir Ruh Hali Gerektirir? | ||
Abdulnasır KIMIŞOĞLU | |||
abdlnsr.kmsgl@gmail.com | |||
Yazmak Nasıl Bir Ruh Hali Gerektirir?
Yazı yazmak gönlümüzle dertleşmek, fikirlerimizle konuşmaktır belki de. Bizi birebir anlayacak bir dostun olmadığı demde, halimizden anlayan yazı gibi bir sırdaşla fısıltı haline geçeriz zaman zaman. Kalem, ilham esintileri beklerken yazıdan, yazı da mürekkep izlerinde derdini anlatmanın huzuruyla sükûnete erer. Kalem teselli verirken yazıya, yazı ilham sunar mürekkebe. Her ikisi de adeta musikişinas bir ustalıkla birbirlerini hem dinlendirir hem de teskin ederler. Yazmak aynı zamanda izah etmektir. Sözden ziyade yazı, muhataba daha tesirli olur kanaatindeyim. Çünkü yazı daha açıklayıcı, öğretici, eğitici ve sevdirici olduğu kadar; vakarlı ve daha asildir. Söz uçar ama yazı kalır. Varlığını da daima htirir. Yazı var olmak ve varım demektir. Söz, şairde şiar olduğu gibi yazı da yazarın nazarı ve basiretidir. Yazı kimliktir, nefestir, silah ve sancaktır. Hikmet ve fazilettir. Yazı, yazarının yakasına “-beni yazmalısın” diyerek yapışmalıdır. Bu ruh hali, yazının sinede maya tuttuğunu belli eden bir davranış olduğu gibi aynı zamanda bir başkaldırıdır da. Zihinde ve gönülde belli bir konu dâhilinde filizlenmeye başlamış olan yazı, mürekkeple manadan maddeye, maddeden ruha sirayet etmenin eşiğindedir artık. Böyle bir yazıyı kaleme almak yazarın mesuliyetidir. Yazar bundan mesul olduğu kadar yazı da bu mesuliyeti muhafaza edebilecek şuurda olmalıdır. O şuur, yazıyı parçadan bütün hale getiren kelime ve kavramların muhtevasında saklıdır. İşte bundan dolayıdır ki yazmak, bilgi, fikir ve tecrübe sahibi olmak kadar manaya hâkim olmakla da yakinen bağlantı içerisindedir. Yazmak, vahiy alan peygamberin halden hale bürünmesi kadar olmasa da ona yakın bir haleti ruhiye içerisine bürünmektir. İlhamın kalemle izaha çevrilmesi, yazarını soğuk terler içerisinde bırakmaktır. Yazar, kaleme alacağı yazının sancısını yüreğinde ve beyninde duymuyorsa ve o sancı neticesiyle harmanlanan fikirler feveran çığlıkları atmıyorsa; işte o yazı maya tutmamış demektir. Oluşum evresine daha geçememiştir. Dolayısıyla zihinde oluşumunu tamamlayan fikir ve fikrin meydana getirdiği sancı, yazarının yakasına yapıştığı an, yazar inceden inceye terlemeye başlar. Ve işte o ter tanecikleri yeni metinlerin oluşumunu haber veren rahmet tomurcuklarıdır. Beyin çarklarının fikirle hareket haline geçmesi neticesiyledir ki, kalemin kâğıt üzerinde meydana gelen cızıltıları şairane bir ahenk tutar. Bu ahengin sancısı bazen bir şiir dünyaya getirir bazen de okuyucusu elinde gönüllere hitap eden neşriyat kürsüsü olur. Yazmak, ruhun kapısını çalan esintiyi fikirle harmanlayıp, kelime ve kavramlarla şekillendirip ve muhtevaya işaret eden manalarla inci gibi dane dane satırlara dizmektir. Harflere ve kelimelere renk katmak, can vermek ve kimlik kazandırmaktır. Yazıya ruh kazandırmak, kelimelere şuur üflemek ve yazının tamamına bir mana yüklemek; ele alınan yazının gayesini hayırla neticelendirmektir. Ki yazı bu niyette ve bu amaç doğrultusunda olmalıdır. Aksi halde okuyucusunu hayal kırıklığına uğratmamalıdır. Hayal kırıklığına neden olan yazı hem mahremiyetine hem de okuyucusuna ihanet eden yazıdır. Netice itibariyle yazmak, taşmaktır. Taşmak sel olmak değil, edebine ve usulüne göre mürekkep izlerinde akıp giderken fıtratına uygun çatlağını bulmaktır. Böyle bir amaç doğrultusunda taşmayı kendisine şiar edinen her bir kalem, yakasını “-beni de yazar mısın?” ricasında bulunan yazı çığlıklarından kurtaramayacaktır. Bu, hemen hemen bütün kalem erbabının özenebileceği bir haslettir. Sabırla dolmayı ve dolduktan sonra da taşmayı yeğleyen kalem erbabının yapıcı, onarıcı ve sevdirici mürekkep membaından yudum yudum nasiplenmek isteyen kitap’daşlar olarak bizler, kalem erbabından temennimiz yakalarına yapışmadan yazmamaları ve yakasına yapıştığı an da yazmayı geciktirmemeleridir. Yazmak, bir annenin dünyaya çocuk getirirken yaşadığı sancıyı yaşamak kadar hem ıstıraplı hem de kutsaldır. |
|||
Etiketler: Yazmak, Nasıl, Bir, Ruh, Hali, Gerektirir?, |
|