|
|||
![]() |
Fıtrat-ı Selîmeden Kalb-i Selîme Kalender Bir Meşrep Selim Yapıcı Ağabey | ||
Abdulnasır KIMIŞOĞLU | |||
abdlnsr.kmsgl@gmail.com | |||
Fıtrat-ı Selîmeden Kalb-i Selîme Kalender Bir Meşrep Selim Yapıcı Ağabey
“Şehirler, ruhuyla yaşar” inanırım buna elbette. Ve merak ederdim bu ruh nerden beslenir diye. Haliyle anladım ki şehirlere ruh veren o şehrin bağrında yetişen akl-ı selim, kalb-i selim ve zevk-i selim olan kişilerin şehre kattıkları o enfüsi havaymış. Bu kişilerdir şehri aziz kılan ve o şehrin kubbesinde hoş seda bırakanlar… Ben Selim ağabeyi, varlığı, sözü, çalışmaları, kütüphanesi, azmi ve duru üslubuyla şehri aziz kılan ve biz tanıyan kişilerin gönüllerine de güzel izler bırakan kalender bir meşrep olarak tanıdım. Şahidim, şahidim, vallahi şahidim… Tanışıklığımız kitap fuarlarına dayanır. 2016 yılı havuz başı kent meydanında yapılan kitap fuarında tanıdım. Fuarda görevli idi ve ben kendisini Nizamettin Korucu hocamızın İnşirah Sahaf ve Kitapevi standında sahaf kitapları üzerine mezat yaparken gördüm ve tanıdım. 2018 yılına kadar pek de sıkı bir muhabbetimiz olmadı, sadece birbirimizi gördükçe selamlaşmadan öteye gitmeyen bir ilişkimiz oldu. Bunun nedeni benim ilçede görevli oluşum, şehre geldiğim zamanlarda da uzun uzadıya muhabbet edebilecek bir ortamımızın olmayışıdır. Lakin 2018’den sonra çok hızlı ve bir o kadarda muhabbetli bir yaklaşımımız oldu. 2019 yılında görev yerim şehir merkezine nakledilince her izin günümde onun çalıştığı Şiraze Kitap Kahve’ye gitmem adeta bir gelenek oldu. Ola ki gidemeyince sitem ederdi: “Gelmediniz!” diye. Ne kadar da nazlı bir sitemdi. Çünkü özlüyorduk birbirimizi. Genelde de Şair Ali Köseoğlu ağabeyimle giderdik. Kitap ve edebiyat üzerine uzun uzadıya sohbetler ederdik. Çok kişi tanıdım onun vesilesi ile. Fotoğraf koleksiyonundan ve sahafiye kültüründen de istifade ettim. Selim ağabey, olması gereken yerde kesinlikle olur ama ortalıkta fazla gözükmezdi. Çok az fotoğraf çekilir, saçını sağdan sola tarar, şık giyinir, cemiyet içerisinde çok az konuşur ve genelde dinlerdi. Sorulunca da tüm bilgi birikimiyle adeta kültür sunumu yapardı sorulan sorunun cevabını doyurucu şekilde. Onu dinlemek huzur verirdi insana. Çünkü hamaset ve slogandan uzak; bilgi ve birikimle yoğrulmuş bir üslubun sunumuna şahit olurdum adeta. Üslubunda sevdirici, öğretici, heyecanlandırıcı ve soy ismi gibi yapıcı bir havayı her zaman soluklardım. Velhasıl güzel insandı selametlik Selim ağabey. Göç etti Balıkesir’e. Âşık Reyhanî gibi Palandöken Dağını seyreyleyip de üç kez geri dönüp baktı mı bilmiyorum ama eminim ki “gurbet kelepçedir yurdu sevene / bilerek koluma taktım gidirem” sözüne yakın ifadeler not düşmüştür o içli sayfalarına… Bakışlarındaki hürmetine, nezaketine, ikramına, kitabiyat bilgisine, araştırma hevesine, vefasına, sevdasına ve şu fani dünyada nasıl bir iz bırakmak isteyişine şahit olmanın haklı gururunu yaşıyorum. Çok sevdiği şehrinden göç etti evet geri gelir mi bilmem lakin gittiği yer buradaki yerinden çok daha bereketlidir biliyorum. Biz sevenleri, tanıyanları ve şehir için kütüphanesi, kitabiyat bilgisi ve gönlü ile bir Selim ağabeyin olmayışı evet bir kayıptır. Bunun acısı yüreğimi burksa da gittiği yerde bilgisi ve tecrübesiyle kök salıp kadim medeniyet meyvesi olacağı kanaati ile de teselli bulmaktayım. Kadim bir ailenin evladı olarak şehir kültürüyle büyümüş bir özgeçmiş. Güngörmüş bir ailenin evladı. Renkli bir sima olan dedenin torunu. Okuma aşkıyla büyüyen bir çocukluk. Ciddi metinlerden oluşan kitap okumalarıyla geçen ilk gençlik yılları. Biyografi çalışmalarına özel ilgisi olan bir kalem. Yazacağı kişiyi evvela hayatta ise arar bulur. Ölmüş ise mezar taşını gidip görür, Fatiha’sını okur ve bir bakıma da manen izin alarak araştırmaya/yazmaya başlar. Ailesinden kimseye ulaşmaya çalışır. Hakkında tarihi vesikalar bulmaya çalışır. Varsa arşiv bilgi/belgesi ulaşmaya çalışır. Vaktini ve nakdini bu şekilde harcar. İnternet ortamının bulanık derleme bilgilerinden ziyade, bilgileri kendisi oluştururdu. Kitabi bilgiye ulaşmayı şiar edinmişti. Araştırmacı nasıl olur ben kendisinden öğrendim. Bilgilerimiz sağlam olmalı derdi. Çünkü yanlış olursa vebaldir biliyordu. Popüler kişilere ben de bir şeyler yazayım furyasından ziyade kıyıda köşede kalmış ender kişileri bulup hep onları yazmak isterdi. Bu bize görevdir aslında derdi. Ve vefanın da bu olduğuna inanırdı. Ne güzel ve ne kadar da hassas bir düşünce. Mesela İsmail Saib Sencer üstadımızı ben kendisinden öğrendim. Hatta birkaç önemli şahsi eşyasının kendisinde olduğunu duyduğumda da “bu sevgi ve nasip işi” dediğimi çok iyi hatırlıyorum. Selim ağabey ismi gibi selim bir insandı. Nahif ve duru şahsiyeti kadar soy ismi gibi de yapıcı bir insandı. Evet, yapıcı, sevdirici, müjdeleyici ve onarıcı bir karakter yapısı vardı. Karşısında insanın gönlüne hoşnutluk sunması da ismi ile müsemma oluşundan olsa gerek. Yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen ne küstü ne de birilerine sitem etti. Ama çok üzüldüğüne yer yer şahit oldum. Üzüntüsünde ve siteminde haklı olmasına rağmen ne üzüntüsünü ne de sitemini başa kakan bir edepsizliğe asla soyunmadı. Şehir adına yapılan birçok çalışmada alın teri hâlâ kurumuş değildir. Ama vefa bazen çok geç tecelli ediyor. Şehrin vefası ne zaman tecelli edip de “evladım selim” der bilemem. En nihayetinde Selim Yapıcı ağabey, bu kadim şehrin kadim ailesinin ender bir evladıdır. Kendisini hem fikri manada hem de şahsiyet olarak çok güzel yetiştirmiş has bir oğuldur. Her ne kadar Erzurum, Selim Yapıcı gibi bir evladını bağrına basıp değerlendiremeyip gurbete kaptırdı ise de gittiği yer eminim ki kendisi için maddi ve manevi olarak çok iyi gelmiştir kendisine. Bahtın güzel olsun Selim Ağabey… 18.02.2022 |
|||
Etiketler: Fıtrat-ı, Selîmeden, Kalb-i, Selîme, Kalender, Bir, Meşrep, , Selim, Yapıcı, Ağabey, |
|